Retina Club

Lazer Fotokoagulasyon Uygulamaları ve Yeni Gelişmeler-1


Okuma:379

Tarihçe

LAZER evrensel bir terim olmasına rağmen bilinen ilk lazer aleti MASER’dir. MASER güçlendirilmiş mikrodalgalardır ve 1953 yılında nobel ödüllü fizikçi Charles Hard Townes tarafından bulunmuştur.

Alman bir oftalmolog olan Gerhard Meyer­Schwickerath ilk kez retinal koagulasyon için ışığın odaklanmış halini kullanmıştır. Dr. Meyer­Schwickerath, modern retinal fotokoagulasyonun babasıdır ve solar retinopatiden esinlenmiştir. Başlangıçta güneş ışığından koruyucu bir alet üzerinde çalışırken güneş ışığının öngörülemez ve belli sınırlamaları olduğunu fark edince Carl Zeiss Laboratuvarında çalışan fizikçi Hans Littmann ile işbirliği yaparak xenon ark lambası fotokoagulatörünü geliştirmişlerdir. Xenon ark lambası fotokoagulatörü güneş ışığına benzer şekilde parlak beyaz ışık oluşturmuş ve 1956 yılında kullanıma girmiştir. Bu cihaz sayısız retinal hastalığın tedavisinde çığır açmış ve dünya çapında retina uzmanları arasında vazgeçilmez bir araç olmuştur. 1960 yılında mühendis ve fizikçi Theodore Maiman sentetik pembe yakut kristali ve xenon flaş lamba kullanarak ilk ameliyat lazerini geliştirmiştir. Lazerdeki gelişmeler ile Dr. Meyer­Schwickerath, retina fotokoagulasyonu için bir lazer ışık kaynağı kullanılmasının çok çeşitli tedavi seçenekleri geliştirilebileceğini düşünmüştür. 

 

Lazer ve Xenon Ark Fotokoagulasyon

Lazer ışığı tutarlı ve monokromatik olduğundan, gaz deşarj lambasının elektrik ışığına kıyasla birçok pratik avantajı vardır.

1970'lerin Diyabetik Retinopati Çalışması (DRS), fotokoagülasyonun diyabetik retinopatideki ciddi görme kaybını azaltma yeteneği için sıkça belirtilirken, argon mavi yeşil lazer ile Dr. Meyer Schwickerath'ın ksenon ark fotokoagülatörü karşılaştırılmıştır. Argon lazer ve ksenon ark fotokoagülasyonun ikisinin de proliferatif diyabetik retinopatide ciddi görme kaybı olasılığını azalttığı bulunmuştur. Argon lazer uygulanan gözler ksenon ark uygulanan gözlerle karşılaştırıldığında, erken görme kaybı, periferik görme kaybı ve var olan traksiyonel retina dekolmanlarının ilerlemesi argon lazer uygulanan gözlerde daha az olarak saptanmıştır.

DRS sonuçları, xenon ark fotokoagülatörün nispeten verimsizliğine rağmen, retina fotokoagülasyonu için yakut, argon ve kripton lazerler de dahil olmak üzere birçok lazer geliştirilmesinin yolunu açmıştır. Bu son lazerlerin fiziksel tasarımı ile dönen aynalı bir yarıklı lamba ve hareketli kumanda ile tek bir hedef ışının retinal yüzey üzerine yansımasını amaçlanmaktadır.

İleri lazer teknolojisi, özellikle de solid-state lazerleri ve dye lazerleri, birçok avantaj sağlamıştır. Erken jenerasyon lazerler ile karşılaştırıldığında, bu yeni lazerler hava soğutmalı, standart 110 ila 220V prizlere takılabilir, daha geniş dalga boyu aralığı eklenebilir ve taşınabilirler.

Günümüzde oftalmik lazerler, yeşil (532 nm), sarı (561 nm, 577 nm), kırmızı (660 nm, 670 nm) ve kızılötesi (810 nm) olmak üzere çok geniş dalga boyu aralığında çalışırlar. Lazerdeki gelişmeler, üreticilerin daha fazla operatör verimliliği, doğruluğu ve bazı durumlarda hasta güvenliğini sağlayan diğer özellikleri de lazerlere eklemesini sağlamıştır. Bu özellikler, patern lazer, navigasyonlu lazer ve mikropulse lazeri içerir.

 

Patern Lazer

Patern lazerleri, geleneksel tek noktalı lazerlere göre daha rahat ve etkili bir lazer tedavisi geliştirdiler. PASCAL (Topcon, Santa Clara, CA) olarak bilinen Patern Tarama Lazeri, 2006 yılında Blumenkranz ve arkadaşları tarafından tanıtılmıştır.

PASCAL, önceden ayarlanmış bir paternde daha kısa bir puls süresi ile çoklu lazer noktaları sunan yarı otomatikleştirilmiş bir sisteme sahip, 532nm frekans çiftli Nd: YAG katı-hal lazeridir. Bu daha kısa pulse süresi, daha az enerji gerektirir ve daha az koroid ısınmasına yol açar ve böylece hasta rahatsızlığını azaltır. Lazer, ayak pedalına bir kere basılmasıyla 0,6 saniyeden daha kısa sürede 56 noktaya ulaşabilmektedir. Ayak pedalı, paternin tamamlanmasından önce serbest bırakılırsa patern iptal edilir ve benzer bir model hazırlanır. Önceden belirlenmiş patern, daha homojen ve hassas lazer spot gönderimi sağlar ve teorik olarak görme alanı kaybını ve tam retinal hasarı azaltır.

 Buna ek olarak, bu tür model sunumu zaman kazandırır, verimliliği arttırır ve klinik akışını geliştirir. Klasik lazer tedavisine kıyasla patern lazerin avantajları, tedavi süresini kısaltması, ağrıyı azaltması ve buna bağlı hasarı azaltması olarak bildirilmiştir

 

[Kaynak: 1- Meyer Schwickerath. Correspondence: history and development of photocoagulation. Am J Ophthalmol. 1967;63:1812-14. 2- Agrawal KK, Gentile RC, Eliott D. Evolution of Retinal Laser Photocoagulation: Pattern, Navigated, and Micropulse. Retinal Physician, Volume: 12, Issue: April 2015, page(s): 22-27. 3- Lock JH, Fong KC. An update on retinal laser therapy. Clin Exp Optom. 2011;94:4351. 4- Blumenkranz MS, Yellachich D, Andersen DE, et al. Semiautomated patterned scanning laser for retinal photocoagulation. Retina. 2006;26:370376].

 

Not: Katkılarından dolayı Dr. Naciye KABATAŞ ve Dr. Mehmet ÇITIRIK’a teşekkür ederiz.

 

Web sitesindeki bu bilgiyi, sunu ve yayınlarınızda aşağıdaki şekilde kaynak göstererek kullanabilirsiniz.

(Kabataş N, Çıtırık M, Teke MY. Lazer Fotokoagulasyon Uygulamaları ve Yeni Gelişmeler-1. http://www.retinaclub.com/ Son Güncellenme Tarihi 01/06/2018).